Bilindiği üzere 2008 global ekonomik buhranının başlangıç noktası Amerika konut
sektöründeki fiyat balonuydu. Global kriz döneminden sonra, konut piyasasında
balon olup olmadığına dair birtakım konut fiyat endeksi ölçümleri yaygınlaşmaya
başladı. 2010 yılbaşı itibari ile de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
tarafından konut fiyat endeksi ve hedonik konut fiyat endeksi ölçümlenmeye
başladı. Bu yazıda, Türkiye'de konut piyasasında balon olup olmadığı
incelenecektir.
Konut sektöründe balon olup olmadığının bu kadar merak
edilmesinin sebebi ise inşaat sektörünün Türkiye’nin büyümesine hatrı sayılır
bir katkı yapmasıdır. 2010 ile 2015 yıl aralığında inşaat ve ilişkili gayrimenkul
faaliyeti sektörleri Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYİH) ortalama %10,50 katkı
yapmış olup; bu iki sektörün büyümeye katkısı tüm sektörler arasında 6. sırada
yer almaktadır. Bu katkılara ek olarak inşaat sektörü; çimento, beton, boya,
müteahhitlik, tuğla, havalandırma, beyaz eşya ve adı belirtilmeyen birçok
sektöre katkıda bulunmaktadır. Ayrıca inşaat, emek yoğun bir sektör olup, belirtilen
beş yıl boyunca istihdama ortalama % 7 katkı yapmıştır. Bu bilgilerin dışında,
bankacılık sektöründeki kredilerin güncel durumda %20’sini konut kredileri
oluşturmaktadır. Buradan, inşaat sektörünün ekonominin önemli lokomotiflerinden
ve göstergelerinden biri olduğu ortaya çıkmaktadır.
Not: İlgili
grafikler TÜİK’den alınan veriler kullanarak oluşturulmuştur.
Reel artışın bulunması için, TÜFE aylık
yüzdesel değişimler ile HKFE’deki aylık yüzdesel değişimler
bileşiklendirdiğinde, 2010 yılı Ocak ayından 2016 yılı Ocak ayına kadar Türkiye
genelinde konut fiyatlarının reel olarak %
15,11 arttığı görülmektedir. Nominal olarak, son 6 yılda konut fiyatlarının
%102,32, enflasyonun ise %58,63 oranında arttığı görülmektedir. Buradan,
kalite ve enflasyon faktörlerinin konut fiyatlarında balon olduğuna dair yanıltıcı
olduğu görülmektedir. Aşağıdaki tabloda da inceleme metoduna ilişkin detay
verilmektedir. Ayrıca, Amerika’da reel konut fiyatlarının 2000 ile 2006 (tepe
noktası) yılları arasında %80 civarında arttığı ve ülkemizde buna benzer bir
durum olmadığı görülmektedir.
İstanbul özelinde ise son 6 yılda konut fiyatlarının reel olarak % 50,67 oranında arttığı tespit edilmiştir. Nominal olarak incelediğinde konut fiyatlarının % 154, enflasyonun ise % 57,97 arttığını görülmektedir. Buradan, İstanbul için de kalite ve enflasyon faktörlerinin balon olabileceğine dair yanıltıcı olduğu görülmektedir. Ayrıca, İstanbul için konut fiyatını enflasyondan arındırma işleminde Türkiye yerine İstanbul’un aylık TÜFE değişim verisi kullanılmıştır. Yukarıdaki tabloda inceleme metodu detayına yer verilmektedir.
İstanbul’da yapımı devam eden Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 3. Havalimanı,
metro yatırımları gibi mega projelerin, bulunduğu
çevreye yüksek rant sağlamasının da konut fiyatlarını ciddi anlamda pozitif
etkilediği görülmektedir. Örneğin, 3. Havalimanı’na yakın olan Göktürk veya 3.
Köprü’nün geçtiği Zekeriyaköy’de mega proje ilanlarından günümüze arsa
fiyatlarının 5 kata kadar artabildiği görülmektedir.
Ayrıca, 2012 yılı Mayıs itibari ile yabancılara konut satışını sağlayan Mütekabiliyet
Yasası ile Türkiye’ye, özellikle istikrar olmayan Ortadoğu ülkelerinden
yükselen trendde bir talep artışı görülmektedir. İstanbul ise bu talepte başı
çeken şehirlerden birisidir. Buradan hareketle, İstanbul’a gelen Arap kökenli konut
alıcılarının lüks konutları blok olarak satın almalarının İstanbul’daki konut
fiyat artışını hızlandırdığı düşünülmektedir.
Bunun dışında, hane halkının konutu yatırım aracı olarak görmesi de
fiyatları reel olarak yukarı çekmektedir. Örneğin, ülkemizde konut satışlarının
diğer ülkelerin aksine, yaklaşık % 30’u ipotekli konut satışı olarak
yapılmaktadır. Bu bağlamda ülke GSYİH’nın %25’den fazlasının (2011’de %27,2)
İstanbul tarafından oluştuğu da düşünüldüğünde, yüksek sermayeli İstanbul’da
konut alımlarının fazla olduğu ve bunun hane halkı tarafından yatırım olarak
değerlendirildiği düşünülmektedir.
Yukarıdaki bilgilere ek olarak, 2010 ile 2015 yılları arasında bina inşaa maliyet endeksinin de %45,95 oranında arttığı görülmektedir. Özetlemek gerekirse, güncel durumda Türkiye genelinde ve İstanbul bazında reel anlamda bir balon olmadığı düşünülmektedir.